Orhan Pamuk’un filmi yarın vizyonda

Nobel Edebiyat Ödüllü yazar Orhan Pamuk’un, aynı adı taşıyan romanının ardından açtığı ve 1970’lerde yaşanan hazin bir aşkın izlerini takip eden Masumiyet Müzesi’nden esinlenen usta belgesel ve klip yönetmeni Grant Gee’nin kişisel...

Yayınlanma:
Orhan Pamuk’un filmi yarın vizyonda

Nobel Edebiyat Ödüllü yazar Orhan Pamuk’un, aynı adı taşıyan romanının ardından açtığı ve 1970’lerde yaşanan hazin bir aşkın izlerini takip eden Masumiyet Müzesi’nden esinlenen usta belgesel ve klip yönetmeni Grant Gee’nin kişisel merakıyla başladığı MASUMİYET MÜZESİ yolculuğu gerçekle hayalin, yazarla karakterlerin ve aşk ile İstanbul’un iç içe geçtiği olağanüstü bir filme dönüşüyor. Dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nde özel gösterimle yapan HATIRALARIN MASUMİYETİ belgeseli, 25 Mart’tan itibaren ülkemizde gösterime giriyor.

Tarihçi ve sanat eleştirmeni Simon Schama, Masumiyet Müzesi’nin önemini, ”Dünyanın hiçbir yerinde eşi benzeri olmayan, en güçlü, en insani ve etkileyici çağdaş sanat yapıtı” sözleri ile dile getiriyor.

Grant Gee’nin Hatıraların Masumiyeti'nde ise gizemi, sokak köpekleri, dolambaçlı sokaklarda ilerleyen taksileri, geceye ait insanları, Boğaz’ı ve tüm mazisi ile İstanbul eşliğinde Füsun ve Kemal’in aşkına, Türkiye’nin yakın tarihine ve Orhan Pamuk’un kişisel hikayesine tanıklık ediyoruz. Türkiye’nin iki yaşayan efsanesi Türkan Şoray ve Ara Güler de filmde kendi İstanbullarını bizimle paylaşıyor. Belgesel, Orhan Pamuk’un anlattığı gibi bu şehrin bize verdiği hüznü taşıyan tüm hayat hikayelerine ve yakın dönem Türkiyesi’ne tarifsiz, gizemli ancak bir o kadar da tanıdık bir yolculuk. Hatıraların Masumiyeti filmi, eşyalardan hareketle şehrin büyülü kimyası, manzaraları ve aşk hikayeleri arasında bizi eşsiz bir yolculuğa çıkarır. Bu yolculuk temelde aşk, zaman, hatıralar, kayıplar ve hepsine ev sahipliği yapan güzel şehir İstanbul hakkındadır.

MASUMİYET MÜZESİ, artık sadece bir roman ve müze değil, o artık yedinci sanatın da unutulmaz bir parçası.

Unutulmaz bir roman, eşsiz bir müze ve etkileyici bir film.

HATIRALARIN MASUMİYETİ

Orhan Pamuk’un Müzesi & İstanbul

VENEDİK FİLM FESTİVALİ ÖZEL GÖSTERİM

“Aşk hikayesinin içinde kaybolacağınız dokunaklı ve çarpıcı bir yolculuk” INDIEWIRE

“Yazarın ve karakterlerin iç içe geçtiği büyüleyici bir yapım”

THE GUARDIAN

“Sizi içine alan bir aşk hikayesi ve muhteşem bir şehrin tarihi” VARIETY

Hayallerden kurulu bir müze olur mu? Sahibi Nobel Edebiyat Ödüllü dünya çapında bir yazarsa olur. Masumiyet Müzesi, yalnızca bir edebiyat şaheseri değil aynı zamanda yedinci sanatı da besleyen hayal ürünü ama gerçek bir müze.

orhanpamuk-hatiralarinmasumiyeti

Nobel Edebiyat Ödüllü yazar Orhan Pamuk, 2012’de İstanbul’da, 2008 yılında yayınladığı Masumiyet Müzesi romanı ile aynı adı taşıyan bir müze açar. Müzenin içindeki eşyalar, romana konu olan ve 1970’lerin İstanbulu’nda yaşanmış talihsiz bir aşkın izlerini taşımaktadır… Orhan Pamuk’un İstanbul’da açtığı, kurmaca ile gerçeği buluşturduğu Masumiyet Müzesi’nde Kemal’in Füsun’a duyduğu aşkın izlerini takip ediyoruz. Pamuk’un pek çok romanında bir karakter gibi karşımıza çıkan İstanbul da bu yolculuğun önemli bir kahramanı.

Grant Gee’nin Hatıraların Masumiyeti’nde ise gizemi, sokak köpekleri, dolambaçlı sokaklarda ilerleyen taksileri, geceye ait insanları, Boğaz’ı ve tüm mazisi ile İstanbul eşliğinde Füsun ve Kemal’in aşkına, Türkiye’nin yakın tarihine ve Orhan Pamuk’un kişisel hikayesine tanıklık ediyoruz. Türkiye’nin iki yaşayan efsanesi Türkan Şoray ve Ara Güler de filmde kendi İstanbullarını bizimle paylaşıyor. Belgesel, Orhan Pamuk’un anlattığı gibi bu şehrin bize verdiği hüznü taşıyan tüm hayat hikayelerine ve yakın dönem Türkiyesi’ne tarifsiz, gizemli ancak bir o kadar da tanıdık bir yolculuk. Hatıraların Masumiyeti filmi, eşyalardan hareketle şehrin büyülü kimyası, manzaraları ve aşk hikayeleri arasında bizi eşsiz bir yolculuğa çıkarır. Bu yolculuk temelde aşk, zaman, hatıralar, kayıplar ve hepsine ev sahipliği yapan güzel şehir İstanbul hakkındadır.

Roman, 1975 ile 1984 yılları arasında İstanbul’da, varlıklı iş adamı Kemal ve onun uzak akrabası, yoksul Füsun’un arasındaki unutulmaz ve talihsiz aşkı anlatıyor. Masumiyet Müzesi ise bu unutulmaz aşka ve İstanbul’daki gündelik hayatın izlerine tanıklık ettiğimiz, kelimelerin eşyalara dönüştüğü bir yer.

Tarihçi ve sanat eleştirmeni Simon Schama, Masumiyet Müzesi’nin önemini, ”Dünyanın hiçbir yerinde eşi benzeri olmayan, en güçlü, en insani ve etkileyici çağdaş sanat yapıtı” sözleri ile dile getiriyor. Hatıraların Masumiyeti filmi ile zamanımızın başarılı ve yaratıcı belgesel yönetmenlerinden Grant Gee, sinema sanatının gücünü hafızada yer bırakacak görüntülerle, hayaller, anlam arayışı ve kolektif hafızanın yer aldığı kaynaklara götürüyor. Bizi, adeta başımızı döndürerek edebiyattan, görsel sanatlara uzanarak eşsiz bir zaman yolculuğunda aşkın derinliklerindeki anlamları aramaya ve belki en çok da kendi tarihimizi bulmaya davet ediyor.

Yönetmenin Görüşü-Grant Gee;

İstanbul dünyanın en güzel şehirlerinden biri… Orhan Pamuk da dünyanın en başarılı yazarlarından.

Kitapları atmışın üzerinde dile çevrildi ve dünya çapında 13 milyondan fazla sattı. O, İstanbul’un yazarı.

Philip Dodd‘un dediği gibi, aynı Charles Dickens’ın Londra’yı tanımladığı gibi Orhan Pamuk da ait olduğu şehir İstanbul’u öyle anlatıyor.

Birçok insan gibi ben de İstanbul’a ilk seyahatimde Orhan Pamuk okudum. Şehre bakış açım başta onun tasavvuru üzerinden oluşmuştu.

Pamuk’un Masumiyet Müzesi adlı bir müzeyi fiziksel bir mekan olarak açmanın hayalini kurduğunu biliyordum ve 2008 yılında da aynı isimle bir kitap yayınlamıştı. 2012 yılında İstanbul’a ilk seyahatimden iki ay sonra Pamuk’un Masumiyet Müzesi’ni açmış olduğunu duydum.

Gerçek eşyalarla dolu 5 katlı bir müzenin içinde 30 yıllık bir aşkın arkasında bıraktıkları ve hissettirdikleri var. Bu müze, İstanbul’a gittiğiniz zaman seyahat programınıza eklemeniz gereken kültürel miraslar arasında: Boğaz turu, Ayasofya, Sultanahmet Camii, Kapalı Çarsı ve Masumiyet Müzesi… Aslında kurmaca olan ve gerçekten de var olan bir müze.

Benim filmlerim, gördüğüm ve sevdiğim manzaralarla sanatı ve filmi birleştirir. Her türlü kategoriden sanat, şehirden ya da doğadan bir manzara bir film olabilir benim için.

Hatıraların Masumiyeti filmi için birincil görevim kurmaca ve belgeselle, B-Kara Film ve kederli bir melodram, bir şehir senfonisi ve sanatçının portresi arasında gidip gelen bir yapı kurmaktı. Hepsi, İstanbul’da, kurgusal bir gecenin içinde geçiyor.

İstanbul’da, büyük yazarların hayal güçleri yalnızca şehrin genel görüntüsü ile bütünleşmekle kalmıyor, onların hayal güçleri, şehri inşa eden harçları, tuğlaları ve değişimi tanımlıyor. Pamuk, gerçeklik ve kurmaca arasında bir köprü görevi gören eşsiz bir mekân inşa etti. Masumiyet Müzesi, işte bu eşsiz mekânın tasviri…

Filmden Alıntılar-Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi Üzerine;

Masumiyet Müzesi’nin ilk fikri 90’ların ortasında gelmeye başladı. Kitaplarım yurtdışında çevriliyordu. Avrupa’ya, yurtdışına festivallere, kitap tanıtımlarına gidiyordum. Vaktim oldukça Avrupa’yı öğrenme hevesi ve niyeti ile yakınlarımda ne kadar müze varsa hem küçükleri hem de büyüklerini gezmeye başladım. Küçük müzeleri böyle böyle gittikçe daha çok sevmeye başladım. Çünkü onlar romanlara benziyorlardı. Örneğin Louvre’da dünyanın bütün ünlü ressamlarının resimlerini görüyordunuz ama Edith Piaf müzesinde bir bireyin üzerinden 1950’lerin Fransa’sını, Paris’ini görüyordunuz. Bu yüzden küçük müzeleri sevmeye başladım.

Maymun iştahlıyımdır ben ve bir süre sonra ben de bir küçük müze yapayım dedim ama etim ne budun ne param ne. Ancak yine de düşünmeye başladım. Bir süre sonra da deneysel bir roman tasarlamaya başladım. Romanın şekli öyle olacaktı ki bir gün hem bir müze açacaktım hem de bir roman yayınlayacaktım.

Karakterlerden Kemal şehirde yürüdükçe, hem aşkı Füsun’u arar hem aşkın yapısı hakkında düşünür hem de çaresizliğini yatıştırmaya çalışır. Şehir, benim aklımdaki roman kahramanı için sürekli yürünecek bir yerdir. Şehirde yürüdükçe hatıralarımızın da izleri olduğu için hem geçmişe hem şimdiye hem de geleceğe yürüyormuş gibi hissederiz.

Bir şeylerin peşinden giden insan fikrini çok severim. Bu sebeple romanlarımda kara dedektif hikayesi denen, B-kara film türü filmlerden de etkiler vardır. Yani bir adam bir şey anlatıyor. Çok basit, çok kaba bir hikaye belki ancak hikaye kaba olsa da hikayenin etrafında döndüğü manzara, dökülen şehir, şehrin esrarlı ayrıntıları çok önemli. Şehrin gizeminde tek başına bir şeyleri arayan adam imgesinden vazgeçemem.

Sürekli benim yaptığım gibi 62 yıldır bir şehirde yaşıyorsanız, şehrin anıtları, binaları, manzaraları, duvarları, ağaçları, gecesi, gündüzü, kedisi, köpeği, sokaktaki insanı, kaldırımı, meydanı, aslında sizin hatıralarınıza gönderme yapan birer işarettir. Masumiyet Müzesi’nde hikayenin geçtiği zamanlara, o zamanın İstanbul’una, çocukluğuma özlemimin ve o zaman ki Türk oyuncularına, Türk sinemasına duyduğum sevginin de etkisi var.

Biyografi-Grant Gee

Grant Gee, Brighton, Britanyalı bir film yapımcısı ve yönetmen.

Şimdiye kadar tanınmış rock müzik grupları, ünlü dağcılar ve yazarlar hakkında filmler yaptı.

1997 yılında dünyaca ünlü müzik grubu Radiohead hakkında yapmış olduğu ‘Meeting People is Easy’ adlı filmi Grammy’ye aday gösterildi.

Yine Radiohead’in ikonik klibi No Surprises’ın da yönetmenliğini üstlendi.

Joy Division adlı filmi İngiltere’de Grierson Ödülü’nü kazandı.

The Western Lands adlı filmi Banff Film Festivali’nde En İyi Kısa Film ödülünü kazandı.

2012 yılında çekmiş olduğu W. G. Sebald’ın sınıflandırılamayan başyapıtı Satürn’ün Halkaları üzerine Patience (After Sebald) adlı belgeseli prömiyerini New York Film Festivali’nde yaptı.

Şu sıralar Alison Moore’un The Lighthouse adlı romanının uyarlaması üzerine çalışmalar yapıyor.

Biyografi-Orhan Pamuk

Orhan Pamuk’un romanları 63 dile çevrildi ve toplam 13 milyon sattı. Pamuk, 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü alarak bu ödülü kazanan ilk Türk oldu.

Benim Adım Kırmızı ve Kar adlı romanları tarihte en çok çevrilen ve en çok okunan Türkçe kitaplar oldu. Orhan Pamuk, 2005'de Prospect Dergisi tarafından dünyanın 100 entelektüeli arasında gösterildi ve 2006 yılında Time Dergisi tarafından dünyanın en etkili 100 kişisinden biri seçildi.

2008'de aşk, evlilik, dostluk, mutluluk gibi konuları bireysel ve toplumsal boyutlarıyla işlediği Masumiyet Müzesi adlı romanını yayımladı ve 2012 yılı baharında, Masumiyet Müzesi İstanbul’da açıldı. Masumiyet Müzesi’nin açılışından sonra, Abrams tarafından, ‘Şeylerin Masumiyeti’ adlı bir müze kataloğunu yayınladı. Masumiyet Müzesi 2014 yılında Avrupa’da Yılın Müzesi ödülünü kazanmıştır.

Basın Bülteni

Yorum Yapmak İçin Tıklayınız0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.